Posts

Showing posts from November, 2008
Benim de bir katkım olsun... http://kampanya.annecocuk.com/
Nereye kadar?? Az önce konuşuyorlardı .. İçlerinden biri dedi ki "Nereye kadar böyle devam edecek... Hafta içi geç vakitlere kadar çalışıyorum, bazen hafta sonları bile çalışıyorum. En fazla terfi ediyorum, maaşım artıyor... Çalışma zamanım daha çok artıyor, bunun son noktası yok mu? Ne zamana kadar çalışacağız, hayat elimizden kayıp giderken.." Düşündüm, ne desem bilemedim, kaçtım hemen bu sözcüklerin yankılandığı daracık balkondannn Diyecek hiç birşeyim yok... Tek bildiğim çalışmak zorunda olduğum, sadece para için, hayatta kalmak için değil.... Psikolojim için, birşeyler yapıyor olmak için, kendimi ifade edebilmem için... Her zaman her işim nasıl ağır aksak ilerliyorsa ama sonu her daim çok güzel oluyorsa bunun da böyle olacağına eminim... Sıkıntılı bir zamanda başına gelen minik bir serüven hayal dünyanı nasıl değiştiriyorsa, bu sözlerimin kafandaki soru işaretinin yanına kocaman bir cevap olmasını dilerim sevgili Nilay... O zaman iyi dinlemeler Be the one
are we human or are we dancer?* Şimdi bir film düşünün....Batı Virginia'da geçsin, en güzel ormanların içinde, en soğuk suların dağlardan indiği, binbir çeşit çiçeğin gizli köşelerde saklanmış olduğu, her an bir ceylan ya da tavşanın karşınızı çıkabildiği.... Ya da çocukluğunuza gidin, Alice Harikalar Diyarında'yı düşünün...geçtiği yerleri, gördüklerini, yaşadıklarını.... Bazen o kadar boşuna olduğunu düşünüyorum ki herşeyin, geçen günlerin, yaşananların, sıkıntılar ya da sevinçlerin... Bütün hırslarımdan arınmış bir kafa ile bir ormanda yaşamak istiyorum. Kulübe olsun, sobası olsun, sobanın üstünden çaydanlık olsun sürekli kaynayan, her daim sıcak suyum hazır olsun, çay için... Şimdi nereye bağlayacağım... Hollywood! Ne alaka dimi? Şiddet-gerilim sınıfına sokabileceğim bir filmler furyası vardır ya... Bir grup gencin ya da sadece bir çiftin yaz tatillerinde Amerika'nın en gizemlie yaletlerinden biri olan Virginia'nın batısına doğru ellerinde haritaları, sırtlarında çan
üzgünüm:( Neden mi? Karaköy İskelesi battı... Evet gerçekten üzüldüm... Özeldi benim için orası, 26 yıllık İstanbulluyum... Eski istanbulluyum :) Öyle ya kaldı mı doğma büyüme İstanbullu olan artık... Gittim baktım gözümle görmek istedim, gerçekten koca iskelenin yerinde yeller yesiyor. Bomboş, sanki Karaköy değil... Ben hep ordan giderdim Karaköy'e... Simit alırdım mutlaka, Eminönü tercih etmezdim, Karaköy daha bir asildi, daha bir özeldi... Bankalar caddesiyle, dünyanın en güzel bankası olan o kocaman İş bankası ile, bakmaya doyamadığım diğer binaları ile.... Uzun zaman geçiş noktam oldu, eskiden ordan binerdim okula, işe gitmek için... Her sabah denizi görünce rahatlardım. Sahilde otururdum kimi zaman, kahvaltı ederdim... Öyle çok fotoğrafım var kiKaraköy sahiilinde, yıllara bölünmüş, 98-99-2000-2001-20002-2003... Sonra koptuk bir dönem... Araya ayrılık girdi... Sonra boğazdaki bütün restoranlara binbeşyüz basıcak olan dünyanın en salaş ama en lezzetli balıklarını yiyebileceğini
Image
Yazık onlara... Aklım almıyor, içim acıyor, insanlıktan utanıyorum... bazen bu düzenden korkuyorum, şüpheye düşüyorum:(
Yaş mıdı kuru mu, arap sabunu?? Bloglar arası geziyorum, geziyorum ne de güzel şeyler yazanlar var... Tabi bir o kadar da saçmalayanlar..Çoğu benden küçük, yaşça... Kesin yaşlanıyorum. 3 ay soonra 27 yaşında olacağıma gerçekten inanamıyorum.. 19-20-21-22 yaş arasında sanki herkes.. En yaşlıları 22!! Sonra kendimi düşünüyorum o yaşlardaki, kayıp yıllarımı... Ya zaman gerçekten çok çabuk değişti, ya da ben gerçekten en kayıp zamanlarımı yaşamışım... İnsanlar en güzel okullarda okuyor, harika evlerde yaşıyor, tatilleri, giysileri vs. hep en güzeli... Biz nasıldık diyorum kendi kendime sonra. Cebimizde 5 kuruş para olmadanatardık kendimizi yollara, barlara... Bir şekilde şansımız hep yaver giderdi.. Karnımız her zaman doyar, alkolümüzü sonuna kadar içerdik. Sokakta bile kalmaz kalıcak yer mutlaka bulurduk... Zira yoktu bizim kendi evlerimiz!! Her zaman yalanlar söylerdik ailemize ister istemez gece dışarı çıkmak için. Ben sen de kalıyorumsen de ben de... sakın çaktırma... Şimdi ise annele
Image
içiyorum, dans ediyorum, kahkaha atıyorum, kendimden geçip kendimi br kaybediyoru bir buluyorum... Zaman zaman depresif oluyorum zaman zaman da agresif, belki de negatif ama hep çakırkeyif oluyorum... Ben bunuhep yapıyorum.. Anlatamıyorum bazen de ben böyleyim dediğim zaman da... Beni bilen biliyor, bilmeye hayret ediyor, ben de ona hayret hatta teeesüf ediyorum. Doğal olmak, kendn gibi olmak var mı bu dünyada... neden kalıba sokayım neden yalancı oliim.. Sonra da dürüstlükle ahkam keserler başıma, en dürüsü benim, ben hep böyleyim! Sonra birden duruluyorum, aklıma bişi geliyor, beni benden alıyor, bırakmıyorum... Bulmaya giidiyorum kim bilir nerde, hangi dağda, hangi bağda.... Sonra öpüyorum hepinizi, kucak dolusu :) Bugün cuma enseni kapa, kapamazsan yap evde kuzu kapama:):)
İlk defa... Bu sabah ilk defa gerçekten başka bir yerde yaşamak istediğimi tam anlamıyla hissettim! Sabahları işe bisikletle gitmek istediğimi, yol kenarında ağaçların olması gerektiğini, belki bir köprüden geçebileceğimi, altında şarıl şarıl akan bir dere, ya da ne biliyim onun gibi bir şey olabileceğini, mis gibi havayı ciğerlerime çekerken enerjinin bütün bedenime yayılacağını, tertemiz insanların mis gibi kokularla yanlarımdan geçeceği, herkesin birbirine günaydın deyip gülümseyebildiği -ben de dahil- Bir yerde yaşamak istediğimi anladım... Burası belki yurt dışıdır, belki de dünya dışıdır!!! Ya da yaşamak da değil, deneyim etmek belki de istediğim.... Bu ülke dışında hayatın nasl olduğunu görmek... ne yerler ne içerler nasıl tepki verirler. Ya güney, ya yurt dışı. İstanbul da bir gelecek artık istemiyorum, boğaza benim için bir şey ifade etmiyor, o kadar kalabalık o kadar kalabalık ki artık nefes alamıyorum. ve hayat o kadar pahalı ki inanamıyorum ayın şu gününde maaaşımın bitmiş
Image
Ben mi koydum kardeşim kuralları? Sanki kapının önünde son model bir arabam varmış gibi, kalktım ehliyet almaya niyetlendim... Nedense devlet dairelerinde bir işim olduğu zaman öyle çok yorluluyorum ki yatmak istiyorum hemen işim biter bitmez, ama nerdeeee. O kadar yorgunluğun üstünden ofis köşlerinde debeleniyorum... O kadar çok para harcadım ki bir de bu ehliyet uğruna, üstüne biraz daha para katar araba alırdım, ehliyetsiz arabayı da napardım bilmem, bilmiyorum çok pişmanım :) Sanırım ben biraz beceriksizim, çok çabuk sinirleniyorum, insanlar da bana daha gıcık davranıyor... Umarım bir daha işim düşmez, oraya buraya para yatırmaktak, memurlarla muhattap olmaktan nefret ediyorum!!! üzgünüm ama kimse alınmasın , memurlar da beni sevmiyor, karşılıklı bir durum :) Gitmek istiyorum buraalrdan, deniz kenarında ormanın yanıbaşında kocamannn bir evde yaşamak, birsürü hayvan beslemek belki çocuk yapmak istiyorum, Radyasyon ve dumandan uzak, yeşil ve mavinin dibinde yaşamak istiorum. Kesin ya
Bazı pazartesi sabahları krizlere girmemin sebebini bu pazartesi sabahı buldum :) Hem de yıllaaaarrrrr sonra... Eğer hafta sonu çok uzuuunnnn zamandır ya da hiç gitmediğim bir yere gitmişsem, yine çok uzuuuunnnn zamandır görmediğim insanları görmüşsem ya da hiç görmediğim insanları görmüşsem pazartesileri kuşlar kadar özgür hissediyorum kendimi!! Tamam çok basit bir denklem ama ben ilk defa anlıyorum bunu :) Napalım geç olsun güç olmasın diyelim bariii. Demek her haftasonu gezmem, arkadaşlarımla beraber olmam gerek. Özellikle pazar akşamları dışırda olmak en iyisi:) Artık pazar akşamlardan kormuyorum, teker teker değil hep beraber gelebilirsiniz!!!!