Posts

Sevgili Nilay, Sürekli iyi şeyler olmasını dileyip, onların gerçekleşmesi için sürekli iyi düşünmeye çalışmak, hüzün ve sevinç duygusundan birini seçmeye mecbur kalmak ve bunun yarattığı stres bir depresyona doğru sürüklenmeye sebep oluyor. Sanki insanın elinde "Ben mutlu olmayı seçiyorum" demek. Sanki senin dışında milyonlarca etken yok hayatının  şekillenmesinde görev alan. Kötüyken hayır ben iyi olmalıyım diye kendini yönlendirmeye çalışmak kocaman bir baş ağrısına sebep olur. Ağlamak, zırlamak geliyorsa içinden yap bunu, kahkaha atmak geliyorsa da aynen devam, ya da o gün suratsızın teki olmak istiyorsan buyur... İzin ver içinden geçen hislerin hayat bulmasına. İzin ver bedenin tepki vermesine. Ne zaman hayat üstüne çok fazla geliyorsa, hemen derin, büyük bir nefes al.Sonra da eğer elinden gelebiliyorsa dalga geç. Bu mutlu olma rolünü yapmaktan daha kolay.

Hoşçakal İstanbul

Son yıllarda herkesin bir hayali var. Büyük şehirden taşınmak! Bu konu hakkında o kadar çok yazı okudum, o kadar çok tartışmada bulundum ki... Çoğu zaman söylediklerim havada kaldı, ta ki 12 Şubat 2016 gününe kadar... Evet, 12 Şubat 2016 tarihinde İstanbul'dan kaçış planımızı gerçekleştirdik. Hiç öyle etraflıca plan yapmadık, sadece şansımız yaver gitti, evimizi tuttuk.Hem de piyasaya göre oldukça makul bir fiyata. Tam 1,5 yıl oldu bugün. Karnımız doyuyor, barınıyoruz, canımız her istediğinde denize giriyoruz, arka mahallemiz orman, karşımızda dağlar... Sanırım bu öyle çok düşünülecek bir konu değil, hepsini biz abartıyoruz, artık dünyanın her yerinde yaşayabilirim gibi geliyor. Sistemin birazcık dışına çıkınca hayat akmaya başlıyor. Yaşadığımız yerde her şeyi 5 km içerisinde halledebiliyoruz. Bir yere yetişmek için sadece 5 dakika önce evden çıkıyoruz. Sebze, meyvemiz çok daha sağlıklı. Organik tarım yapmak gibi hedeflerim hiç olmadı ya da tavuk çiftliği kurmak. Derdim temiz hav

Çocuk!

Çocukların dünyası yetişkinlerin dünyası ile kıyaslanamayacak kadar farklıdır.Onlar soyut ve somut kavramları asla birbirinden ayıramazlar. Biz yetişkinler ise genellikle bayılırız soyut kavramları kullanmaya. Çoğu zaman onları başımızdan atmak için düşünmeden konuşuruz.  İstedikleri tek şey sevgi iken onlara içi boş oyuncaklar veririz. Bana göre bir çocuğa yapılacak en kötü şeylerden biri ona sürekli oyuncak almaktır. Yorgun argın eve gelen bir anne ya da baba televizyon karşısında dinleneceğini sanır. Kendisinden ilgi ve şefkat bekleyen çocuğu ile oyun oynasa yine dinlenebilir. Hem de daha çok dinlenir. Çünkü oyun oynamak sadece çocuklar için değil bütün insanlar için anda kalabilmenin en eğlenceli yollarından biridir. Eğer ikinizin de hoşlanacağı bir oyun bulursanız herkes bu işten karlı çıkar. Yüzde yüz kendinizi verdiğinizde yarattığınız oyunlara siz de bayılırsınız! Kendine vakit ayıramamaktan şikayetçi olan bir ebeveyn artık bu saçma illetten kurtulmalıdır. İnsan doğasına
Neredeyse 1 sene olmuş şuraya yazmayalı. Sadece bir senenin bu kadar çok şey yaşayabilecek kadar uzun olduğunu bilmezdim. Şu kanepeye oturduğumdan beri dışardan gelen sesler ya Arapça ya da tam olarak nece olduğunu kestiremediğim diğer orta doğu dilleri... Yaşadığım yeri tanıyamamak beni artık korkutuyor. Sanki başka bir memlekete gelmişim, artık vatanıma dönmem gerekiyormuş gibi hissediyorum. Ama gerçek vatanım neresi pek emin değilim. İçimdeki bu tam ait olamama hissi yüzünden hep biliyorum.  Kendimi tanıdıkça şu anda yaşadığım hayatın böyle olması hiç sürpriz gelmiyor. Önceleri herkes gibi sorumluları dışardan birileri ya da birşeyler olarak görürdüm. Halbuki her ne olduysa bunun mimari bizzat benmişim. İnsanın kendi hayatının sorumluluğunu yüzde yüz üzerine alması hiç de kolay değil. Ama bir kere alabilirsen sonrası müthiş bir özgürlük getiriyor. Suçlanacak kimsenin olmadığını görüyorsun. Ben çok yaptım, ailemi, eski sevgililerimi, arkadaşlarımı, öğretmenlerimi, patronlarımı öl

Yaşama Sevinci

Image
Geçtiğimiz hafta sonu Yoga İleri Seviye eğitimine başladım. Üst bacaklarım o günden beri benim değil. Sanırım Phoas kası ile ilgili bir durum. Hiç bu kadar esnek hissetmemiştim. Herşey elbette ki çok güzeldi. Aynı şeylerin özlemini çeken ve hisseden insanlarla birarada olmak çok güzel. Birbirimizi 40 yıldır tanıyor gibiyiz. Yoga dışında biraraya geldiğim insanlarda bu samimiyet yok gerçekten. Hele benim gibi 5 dakika önce tanıştığı birine bütün hayat hikayesini anlatan biri için paha bilemez şeyler! Öyle uzun uzun içli cümleler yazasım yok hiç. Kısa, net ve basit olmak istiyorum. Sanki yoga yapan herkes şair gibi :) Olsun o da güzel... Mesela bugün çok mutsuzum ya da bugün kendimi çok iyi hissediyorum. Sadece içe bakmak, ben gerçekten nasıl hissediyorum. Bir adım geriye çekilmek ve bakmak, bakabilmek. Aslında ne kadar çok şeyi değiştiriyor. Bence hayatta yapmamız gereken gerçekten ne istiyorsak onu yapmak. Onlar dedi ya da herkes öyle yapıyor diye değil. İlk adımı atmak biraz zor ol

Minstagram

Image
En çok çevremdeki insanlar bana gösteriyor ne kadar yapmacık hayatlar yaşadığımızı. Tatile gittiğimizi bile bütün sosyal mecralarda ilan edip harikasın tatlım, yalanları yapmacıklık değil de nedir? Hangimiz gerçekten içimizden geldiği için birşey paylaşıyoruz, nedir bu göstermelik hayatlar. Hayır, 3 dakika sonra unutuluyor gidiyor zaten neyin peşindeyiz anlamıyorum ki...Yemek yerken, içki içerken, denize atlarken çekilecek o fotoğraflar, kuralımız bu! Kimse kusura bakmasın ama yalanlar üzerine yaşıyoruz, kendimize yalanlar, sadece gerçekten düşündüklerimizi söylesek sanırım kimsecikler kalmaz etrafmızda... Halbuki instagramda minstangramda ne kadar da mutlu herkes, kimse grip olmuyor, kronik yorgunluk yok, kimse kavga etmiyor, herkes birbirine çok aşık. Kazara birinin fotoğraflarına bakmaya başlamayayım, bütün hayatı hakkında fikir sahibi olabiliyorum, hayatım boyunca tek kelime etmediğim ve muhtemelen etmeyeceğim birilerinin evlilik yıldönümlerini biliyorum mesela, ya da çocuğunun d

K.

Birçok şeyin bu kadar anlamsız olduğunu hissetmeyeli uzuuun zaman olmuştu, ergenlik çağı bunalımlarımı andırıyor biraz. Dinamikler değişti sadece, eskiden okul çok anlamsızdı benim için, şimdi de iş mesela. Kendi içime bakabildiğim nadir zamanlarda binbir türlü pislik olduğunu gördüm. Hesapta ben "iyi" bir insandım. Kibir, kıskançlık, inat, öfke, yalan, gurur, ihanet, dedikodu... O kadar o kadar sarmalamışlar ki beni meğersem nefes alamıyormuşum, alır gibi yapıyormuşum. Alay ettiğiniz o yoga varya neleri ortaya çıkarıyor bir bilseniz aklınız durur. Aslında korkuyoruz bunlara bakmaktan, görmekten, benlik imajımıza bir zarar gelir diye ödümüz kopuyor. Mesela ben ne kibirli bir insanmışım hey hat! Sanki bilmem hangi okullarda okumuşum da ya da atalarım bilmem kimin soyundan geliyormuş gibi kibirlenmekten öteye gidememiş,kimseleri beğenememişim. Sonra bu kibirimi inceliğimde altından ne çıktı bilin bakalım! Hayvan gibi kıskançlık, hem de nasıl kıskanmak, kıskandığım insanlara bo