Yaz boyunca giydiğim o hırka.

Ortaokul'un ilk yılında boyband çılgınlığına kaptırmıştım kendimi, iğrenç pop şarkıları dinleyip en bebek yüzlüsüne de aşıktım,  ortaikiye geçtiğim yaz regli oldum, bir haller oldu bana, babamın aldığı yabancı kasetlere geri döndüm ama onlar da pek sarmıyordu artık farklı birşeyler istiyordum ama ne bilmiyorum, ortaokul deli gibi ders çalışmakla geçti lise için ama nedense İstanbulun en boktan lisesine gittim, iyiki de gitmişim diyorum çünkü o bunalım gerçek müziği keşfetmemi sağladı, bazı müzisyenler ve gruplar için değermiş diyebiliyorum şimdi.
Ben Metallica'nın One'ıyla başladım bu işlere evet dün gibi hatırlıyorum, abimin sınıfındaki o gitar çalan uzun saçlı çocuk ve kısa paçalı konversli saçını sarıya boyatmış arkadaşının önünden günde 10 defa geçerdim üzerimde Metallica t-shirtyle de beni farketsinler, arkadaş olalım, müzik dinleyelim beraber diye... Ama yüzüme bile bakmazlardı, ya da boka bakarmış gibi bakarlardı. Yıllar sonra biri bana aşık oldu ben de onu terkederek intikamımı almıştım ya o ayrı hikaye. Onların peşinden koştuğum günlerden birin de Nirvana diye bir gruptan bahsettiklerini duydum, hatta apartmanlarının önünde gitarlarıyla something in te way falan çalarlardı. Koştum hemen Kadıköy'e tabiki Akmar pasajına, param yettiği kadar Nirvana hakkında ne varsa, eskiden böyle küçük kitapçıklar vardı, grupların biyografilerini anlatan, şarkı sözlerini yazan, onlardan aldım hemen bir tane,kaset evet kaset! de aldım. Eve gittiğimde artık ben bir metalci değil, grungeciydım, 2 de 1 trip değiştiriyordum zaten saçmaca.

Kankamla beraber Kurt'un ölümü için yas tutmalar, ağlamalar, ellerimiz koparcasına şarkı sözlerini yazmalar (çünkü yazarak daha kolay ezberlerdik) Metallica, Nirvana kavgaları, mektup arkadaşları derken koca bir yazı sıcaktan kurdeşen döksek de üzerimizde o 2 beden büyük hırkalarla geçirmiştik. Saçlarımız da küt kesilmiş, pis ve dağınıktı. Çünkü Kurt de öyleydi. Oduncu gömlek konusu ise başlı başına bir hadise.

Haftada bir kaç kez hala Nirvana dinlerken aynı şeyleri hissetmek onların büyüklüğünün küçücük bir kanıtı olsa gerek. Radiohead'le tanışana kadar onlarla ağladığım, apartman köşelerinde sigara tüttürdüğüm ve dünyaya kuş beynimle lanet ettiğim ıslak günlerin kokusunu hala alırım. Ve biliyorum ki ergenliğini benim gibi geçirenlerin hepsi alır.

Not: Geçtiğimiz günlerde Nevermind 20. yaşına bastı, ben de 29 yaşındayım.

Comments

Popular posts from this blog

333333333333333333!!!!

4444444444444