Dur Bir Mola Ver

Bir kitap okuyorum bu aralar. Genelde ancak ofise vardığımda uykumdan uyanan bir insanımdır.Ya da otobüste camdan dışarı, insanlara bomboş bakan. Öylesine bomboş, anlamsız... Aynı şeyi bana yaptıklarında kudurduğum bir durum. Birisi bana bakmasın, lütfen, her ne sebeple olursa olsun
bakmasın... İtiraf ediyorum ki bunu her sabah yaşamak, mis gibi yataktan kalkmak -hele ki yanımda
"aşkmeşk" de varsa, birsürü yabancı insanın, yabancı nefeslerin arasında kendimi bulmak artık beni
çiliden çıkartmaya başlamışken kendimi oyalayacak binbirtürlü meşkale aradım durdum. Müzik dinle dinle nereye kadar, hayal kur kur kurmalı oyuncak gibi,düşün düşün bilmem nedir işin derken, kitap okuyayım bari dedim. Madem zamanım yok ayaklarımdayım uzun zamandır sadece kumsalda okudum bu yaz kitap ne kadar ayıp!! Kitaplığıma baktım maşşallah hepsini okumuşum, 2.kez okumaya ne gerek var derken dienar tarzı bir yerde aldığım soluğu. Yeni çıkanlar, en çok satanlar bayağı da pahalılar. Adını bile bilmediğim bir kaç yazarın kitabını aldım. Sonra bu baktım ki alışkanlık olmaya başladı. Artık otobüste yapacak birşeyim oldu!! Kitap okumayı bu şekilde tasvir ettiğim için biraz utanıyorum ama günümüz şartları sanırım buna zemin hazırlıyor. Eskiden her daim okurken şimdi otobüs yolcularında. Aman napıyım ben mi yarattım interneti:P
Neyse aslı konuya geçsem iyi olacak gibi, amma da uzattım. Arkaşımdan aldım Tom Robbins'in "Dur Bir Mola Ver"ini... Uyardı beni ilk anda-ne kadar da haklıymış- Artistlik yaptım aslına okurum okurum ben diye. Saklamanın alemi yok ilk sabahları gerçekten çok zordu. Uyanmayı mı çalışıyım, yazarın ne demek
istediğini anlamayı mı çalışayım şaşırdım. 85555 kelimeden oluşan cümleler mi ararsın, hayal gücümün çok çok ötesinde karakterler mi ararsın, bir türlü kafamda canladıramadığım bir Hayvanat Bahçesi mi
ararsın... Ama yaklaşık 50. sayfadan sonra romanla aramız iyi olmaya başladı diyebilirim. Karakterleri
de içime sindirmeye başladım sonraları. Amanda'nın deli halini, Deli Fişek'in sapıklığını (!), Ziller'ın umursamazlığını ve Harikulede'nin kafa karışıklılığını, umutsuz aşıklığını... Onlardan birşeyi kendimde
bulma gibi bir derdim olmadan okudum. O kadar özel ve o kadar "tek" ler ki istesem de bulamam zaten. Bazen imrendiğim, bazen de tiksindiğim şeyler... Hayal kurma konusunda epey bir yol almamı sağladı bu roman.

Çok az kaldı şimdi bitmesine, sonraki hedefim "Parfümün Dansı"...

Comments

Popular posts from this blog

333333333333333333!!!!

4444444444444