Biz, İyi İnsanlar
Hiçbirimiz mahsum değiliz...
İnsanlık... Tam olarak bilmiyorum tarihçesini, ilk insanı, ilk insanları... Dünya değişiyor, düzen
bozuluyor, hayat her an duracak gibi çok hızlı ilerliyor, çok hızlı giden bir tren gibi, sanki her an raydan çıkacak...
Değişen dünya ile beraber insan da değişiyor. Her geçen gün daha acımasız daha kötü
oluyor. Yaşamak için birbirine muhtaç olan insanlar birbirlerini öldürüyor. Dünyayı yaşanmaz bir yer haline getirmek için ellerinden geleni yapıyor. Kocaman dünya bu kadar kötünün elinde adeta bir oyuncak oluyor. Dünya sessiz, dünya yalnız... Bütün kötülüklerin esiri olan insan yıkıyor, yakıyor... O çok sevdiğimiz bilim kurgu filmlerindeki gibi bir virüs bütün dünyaya yayılıyor. Bir avuç insana kalıyor dünyanın kaderi...
Neşe ve heyecan dolu gençlik yıllarında insan hayalini kuramıyor geleceğin. Yıllardır dillerde pelesenk olan felaket senaryolarını bire bir yaşarken insanoğlu hala direniyor, hala ciddiyetin farkına varamıyor. Ya da varmak istemiyor. Bize verilmiş "yaşama" hakkını haketmiyoruz belki ve kendi kendimizi imha ediyoruz. Hayatımız en saf, en güzel yılları, en hain en gaddar zamanlar arasında kayboluyor. Savaşın ortasına doğan minik bedenler gibi... Şiddetin arasında büyüyen, büyüdüklerinde bu şiddetin baş kahramanı olan o çocuklar gibi...Mahsum çocuklar gibi...
Gazetelerde, televizyonlarda bangır bangır sonun yaklaştığını söylerken bütün dünya katletmeye devam ediyor insan. Teknoloji o kadar gelişiyor, o kadar gelişiyor ki doğanın renkleri yerine her tarafı grinin tonları kaplıyor. Gri gökyüzünün gri toprakla birleştiği nokta artık eskisi kadar güzel gelmiyor gözüme... Kendi ülkemden başlıyorum düşünmeye, kendi oturduğum yerden, her sabah, her akşam gördüğüm yüzlerden anlamaya çalışıyorum gidişatı. Sonra kendi adıma üzülüyorum, henüz doğmamış olan çocuğum ve herkes adına üzülüyorum... Yüzler o kadar anlamsız o kadar ifadesiz ki içim bir değil bin kat daha fazla acıyor, göz yaşlarımı tutamıyorum, kutluyorum bu kara seronomiyi...Bir süper kahramanı mı bekliyoruz yoksa bir mucizeyi mi ?
Hiçbirimiz mahsum değiliz...
İnsanlık... Tam olarak bilmiyorum tarihçesini, ilk insanı, ilk insanları... Dünya değişiyor, düzen
bozuluyor, hayat her an duracak gibi çok hızlı ilerliyor, çok hızlı giden bir tren gibi, sanki her an raydan çıkacak...
Değişen dünya ile beraber insan da değişiyor. Her geçen gün daha acımasız daha kötü
oluyor. Yaşamak için birbirine muhtaç olan insanlar birbirlerini öldürüyor. Dünyayı yaşanmaz bir yer haline getirmek için ellerinden geleni yapıyor. Kocaman dünya bu kadar kötünün elinde adeta bir oyuncak oluyor. Dünya sessiz, dünya yalnız... Bütün kötülüklerin esiri olan insan yıkıyor, yakıyor... O çok sevdiğimiz bilim kurgu filmlerindeki gibi bir virüs bütün dünyaya yayılıyor. Bir avuç insana kalıyor dünyanın kaderi...
Neşe ve heyecan dolu gençlik yıllarında insan hayalini kuramıyor geleceğin. Yıllardır dillerde pelesenk olan felaket senaryolarını bire bir yaşarken insanoğlu hala direniyor, hala ciddiyetin farkına varamıyor. Ya da varmak istemiyor. Bize verilmiş "yaşama" hakkını haketmiyoruz belki ve kendi kendimizi imha ediyoruz. Hayatımız en saf, en güzel yılları, en hain en gaddar zamanlar arasında kayboluyor. Savaşın ortasına doğan minik bedenler gibi... Şiddetin arasında büyüyen, büyüdüklerinde bu şiddetin baş kahramanı olan o çocuklar gibi...Mahsum çocuklar gibi...
Gazetelerde, televizyonlarda bangır bangır sonun yaklaştığını söylerken bütün dünya katletmeye devam ediyor insan. Teknoloji o kadar gelişiyor, o kadar gelişiyor ki doğanın renkleri yerine her tarafı grinin tonları kaplıyor. Gri gökyüzünün gri toprakla birleştiği nokta artık eskisi kadar güzel gelmiyor gözüme... Kendi ülkemden başlıyorum düşünmeye, kendi oturduğum yerden, her sabah, her akşam gördüğüm yüzlerden anlamaya çalışıyorum gidişatı. Sonra kendi adıma üzülüyorum, henüz doğmamış olan çocuğum ve herkes adına üzülüyorum... Yüzler o kadar anlamsız o kadar ifadesiz ki içim bir değil bin kat daha fazla acıyor, göz yaşlarımı tutamıyorum, kutluyorum bu kara seronomiyi...Bir süper kahramanı mı bekliyoruz yoksa bir mucizeyi mi ?
Hiçbirimiz mahsum değiliz...
Comments