Benim babam çok tutumludur, dışarıda yemek yemez, en uygun fiyatlı marketleri arar bulur, kıyafete para harcamaz, boşuna ışık yakmaz, aklınıza gelebilecek her türlü tasarruf yöntemlerini uygular. Yaşım daha gençken, bir ev geçindirmenin ne denli zor olabileceğini bilmeden çoğunlukla kızardım ona. Tabii artık ben de tıpkı onun gibi davranıyorum! Aslında hepimizin öyle olması gerek, toparlanıp kendimize gelmemiz gerek.
İstanbul'a 3.havaalanı yapılması planlıyor ve hayata geçerse ekosistem fena halde etkilenip zaten bozulan dengeler tamamen yok olacakmış. Bilmem kaç tane ağaç kesilip, bir sürü gölcük ve göletler de zarar görecekmiş. İnsanlardaki bu para hırsının sonu yok ve yaşamı tamamen yok edene kadar da gelmeyecek. Kendi kendini imha eden bir mekanizma gibi adeta. Bu sadece bir örnek tabii, İstanbul ve diğer şehirlerin başlarına gelmeyen kalmadı, bari toptan ateşe verelim de kurtulalım hepimiz, bir kere de bitsin!
Babamın bir evi var Tekirdağ yakınlarında, İstanbula 2-3 saat mesafede, nispeten yapılaşma daha az olduğu için havası temiz sayılır oraların. Eskiden deniz de temizdi, artık sadece haziran ayının ilk yarısında temiz, sonrası yoğun yosun ve yaz sonu batak şeklinde geçiyor. Olsun yine de deniz... Biz orayı hep küçümsedik, ev konforlu değil, rahatlık namına pek birşey yok, evin kimi yerleri yıkılıyor durmadan, babam kendi kendine tamir ediyor, bugüne kadar hiç birimiz" baba al şu parayı da yazlık için harca" demedik, sebebini gerçekten bilmiyorum, ister parasızlık deyin, ister ihmalkarlık, ister nankörlük. İstanbul'da yaşam gitgide zorlaşıyor ya, kendi kendimizi yok ediyoruz ya, sonunda o eve kaçacağız biz, tıpkı karnımız acıkınca babamın evden çıkarken yanına aldığı ekmek arasını yerken duyduğumuz tarifsiz mutluluk gibi, o eve sığınacağız. Orada bir hayat kurmayı deneyeceğiz, çünkü o benim babam ve bizi, bizim geleceğimizi bizden çok düşünüp önlemini almıştır. Zaten hayat dediğin Maldivler'de de Tekirdağ'da da aynı değil mi, değişebilen sadece insanın kendisi.
İstanbul'a 3.havaalanı yapılması planlıyor ve hayata geçerse ekosistem fena halde etkilenip zaten bozulan dengeler tamamen yok olacakmış. Bilmem kaç tane ağaç kesilip, bir sürü gölcük ve göletler de zarar görecekmiş. İnsanlardaki bu para hırsının sonu yok ve yaşamı tamamen yok edene kadar da gelmeyecek. Kendi kendini imha eden bir mekanizma gibi adeta. Bu sadece bir örnek tabii, İstanbul ve diğer şehirlerin başlarına gelmeyen kalmadı, bari toptan ateşe verelim de kurtulalım hepimiz, bir kere de bitsin!
Babamın bir evi var Tekirdağ yakınlarında, İstanbula 2-3 saat mesafede, nispeten yapılaşma daha az olduğu için havası temiz sayılır oraların. Eskiden deniz de temizdi, artık sadece haziran ayının ilk yarısında temiz, sonrası yoğun yosun ve yaz sonu batak şeklinde geçiyor. Olsun yine de deniz... Biz orayı hep küçümsedik, ev konforlu değil, rahatlık namına pek birşey yok, evin kimi yerleri yıkılıyor durmadan, babam kendi kendine tamir ediyor, bugüne kadar hiç birimiz" baba al şu parayı da yazlık için harca" demedik, sebebini gerçekten bilmiyorum, ister parasızlık deyin, ister ihmalkarlık, ister nankörlük. İstanbul'da yaşam gitgide zorlaşıyor ya, kendi kendimizi yok ediyoruz ya, sonunda o eve kaçacağız biz, tıpkı karnımız acıkınca babamın evden çıkarken yanına aldığı ekmek arasını yerken duyduğumuz tarifsiz mutluluk gibi, o eve sığınacağız. Orada bir hayat kurmayı deneyeceğiz, çünkü o benim babam ve bizi, bizim geleceğimizi bizden çok düşünüp önlemini almıştır. Zaten hayat dediğin Maldivler'de de Tekirdağ'da da aynı değil mi, değişebilen sadece insanın kendisi.
Comments