Sessiz sedasız 30. yaşımı kutluyorum.

Ben Nilay Saraçoğlu, aslında eski bir Çakular'ım ama, kocamın soyadını daha çok sevdiğiminden (kabul edelim, Çakular ne demek abi ?) hemen benimsedim, bir marka adı gibi adeta... 1982 yılının 18 Şubat'ında bir perşembe sabahı bu dünyaya teşrif etmişim, bugün tam 30 sene oldu, duyanlar duymayanlara söylesin, Nilay tam 30 yaşında oluyor!

Benim için yeni bir devir başlıyor. 20'li yaşlarım artık yok, bildiğin 30 yaşında oluyorum, birçoğunuz için yaşlanıyorum, kendi adıma henüz ne hissetmem gerektiğini kestiremiyorum. Başlarda biraz korkutmuştu bu fikir beni, ama yavaş yavaş alışıyorum. Her ne kadar çoğu zaman kendimi hala 19-20 yaşında hissetsem de nüfus kağıdım acı gerçekleri çat çat vuruyor yüzüme. Umarım sevgili metobolizmam 30 oldum diye havalanıp yavaşlayarak beni yarı yolda bırakmaz da bir teyzeye dönüşmem!

20'li yaşlarıma birsürü şey sığdırmışım şimdi geriye dönüp bakınca görüyorum. İyi kötü okumuşum, bir meslek sahibi olmuşum, değişik işlere girip çıkmışım, bir sürü insan tanımışım, bazı arkadaşlarım beni terk etmiş, bazırlarına ben hoşçakal demişim, yeni insanlar tanıyıp onlarla yiyip içip eğlenmişim, depresyonlara girip çıkmışım, içip içip ağlamışım, gülmekten bayılmışım, tatillere gitmişim, dağ bayır gezmişim, birkaç kez taşınıp yeni düzenler kurmuşum, bazen sevdiklerimi kırmışım, bazen de onlar beni, aşık olmuşum, hiç hesapta yokken kendimi nikah masasında bulmuşum, balayı dönüşünde yeni evimin mutfağında "ee şimdi nolcak" diye kara kara düşünmüşüm, hastamıyım oğlum ben diye doktora giderken hamile olduğumu öğrenmişim, derken kucağıma bir bebek vermişler, bir bakmışım onu büyütürken zaman öyle hızlı öyle hızlı geçmiş ki ben dünkü çocuk Nilay, hem bir anne, hem bir eş, hem bir işçi, hem de 30 olmuşum!

En güzel hediyem minik kızım, onunla geçecek sağlıklı bir ömür, düşündükçe öyle çok seviniyorum ki!!!


Comments

Murat said…
20'ler, 30'lar okuyunca şu şiir aklıma geldi..



Şunları bir araya toplayayım,
Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm.
Mutfak işinden de anlarım.
... Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.
Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.
Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.

Geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim.
"Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler.

Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine ...

CAN YÜCEL

:)
Nilay said…
Çok güzel:)

Popular posts from this blog

Götüm başım ağrıyor kimi zaman

Post it!

MP3'ümün içindekiler!!!