Çocuklu hayat üzerine birkaç cümlem olabilir.
Cumartesi günleri mutlaka gezmem gerekir, sabahın köründe kalkar giyinir, birileriyle buluşmasam bile, kendimle başbaşa mutlaka sokaklarda dolaşarım. Tabii artık yalnız değilim, Hayal'le birlikte arşınlıyoruz yolları. Cumartesi günü Taksime gitmek gibi bir delilik yaptık her zaman olduğu gibi ve Tünel'den meydana oradan da Beşiktaşa kadar kucağımda taşıdım. Çünkü hanımefendi arabasında oturmayı tercih etmedi, koyduğum an çığlık çığlık, göz yaşları içinde bana yalvarır gibi bakarak kucak istedi.. Çaresiz taşıdım, şu an hala belim ağrıyor.Eve geldik koyun koyuna uyuduk mis kokusuyla... Sonra pazar, sabah 7 buçukta kalkış! E iyi artık cumartesi geceleri de erken yatıyoruz zaten sorun değil! Kahvaltı bilmem ne saat 11 olmadan uykusu başına vurdu tabii Hayal'in, anne-baba ve çocuk saat 2 ye kadar uyuduk. Döne döne, sarıla sarıla... Sonra da evde duramayız, batıyor bişiler. Yeşillik, çimen neredeyse biz de orada, köpekler, kediler ve bebekler, yeşil, müzik... Tek eksik yemek!