Son yarım saat... Bu yarım saate sığdırmaya çalışacağım hissettiklerimi... Belki de son kez kısa kollu giyeceğim bu sene. Yine uzun bir yazdı, yine çok sıcaktı... Hava kararmaya başladı, en sevdiğim saatler yaklaşırken, içimde anlamsızca beliveren hüzün belki de günümün en anlamlı dakikalarını yaşmama sebep oldu. Akşam üstü havası ürpertirken bedenimi, eskiye özlem sarıverdi yine beni... Keşkesiz bir özlem bu, yaşanmışlığın vermiş olduğu bir olgunluk, yüzümde hafif bir tebessüme sebep olan anılarımla beraber içimi ısıttı. İnsanlar değişiyor, dünya değişiyor, ben değişiyorum. Sonbahar yine geliyor... Herkes hasret, bereketine, coşkusuna, serinliğine... Kurumuş dudaklara, kurumuş kaplere biraz serpilince yağmur, herkes nasıl da mutlu, nasıl da huzurlu...Toprak nemli, toprak dertli, yetmiyor bu kadar yağmur, daha çok yağmalı daha çok... Sonra bir şarkı başlıyor, eski bir şarkı... Yıllar sonra yine etkliyor, yine hüzenlendiriyor... Summertime, I'm the silence as the wind blows Myland i...